MURAT ÖZTEKİN’İN HABERİ – IRCICA yani İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi, sahasında 40 seneden fazla zamandır faaliyet gösteren İstanbul merkezli bir kurum. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bir parçası olan IRCICA; hat yarışmaları, konferanslar, eğitimler, sergiler ve yayınlarıyla dikkat çekiyor. Özellikle Osmanlı bilim tarihine dair kitap serileriyle bütün dünyada İslam ve bilime ilişkisine dair ön yargıların kırılmasında önemli rol üstleniyor. Biz de bu vesileyle IRCICA Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la buluştuk…
IRCICA olarak İslam ülkelerindeki kültür, sanat ve fi kirle ilgili çalışmaları öne çıkardıklarını söyleyen Kılıç “Burası her şeyden önce bir araştırma merkezi. Türkiye’den ve diğer üye İslam ülkelerinden elliye yakın araştırmacı burada çalışmakta. Bizim bu manada çok güzel neşriyatlarımız oldu. Mesela İslam bilim tarihine ve özellikle ihmal edilen Osmanlı dönemine dair kitaplar neşredilmiştir. Bir boşluğu doldurmak üzere Osmanlının matematik, fizik, musiki literatürleri hakkında seri hâlinde kitaplar basılmıştır” diyor.
ÜLKEMİZDEKİ DURUM ENTERESAN
İslam dünyasının asırlarca bilimin merkezi olduğuna vurgu yapan Mahmud Erol Kılıç “Bu yüzden bugün siyasi manada düşman olan Batılıların bile ‘Orta Çağ’da Müslümanlar geriydi’ diyenleri çok azdır. Aksine ‘Biz bilimsel çalışmaları Müslümanlardan aldık’ diyen yüzlerce Batılı bilim adamı vardır. Ancak ülkemizdeki durum çok enteresandır. Türkiye’nin diplomalı cahilleri, bizi Orta Çağ’ın karanlıkları içerisinde, hiçbir bilimsel şey üretmemiş bir millet olarak görürler” diye konuşuyor.
FATİH SAVAŞA BEŞ KİTAPLA GİDERDİ
İslam dünyası ve Osmanlıdaki din bilim birlikteliğinin iyi bilinmediğini kaydeden Kılıç “İnsafl ı bilim adamlarını bunun dışında tutuyorum ama özellikle pozitif bilimlerle uğraşanlar, din ve bilim beraberliğinden habersizdirler. Mesela İbrahim Hakkı Erzurûmî adlı zatın bir elinde tespih bir elinde usturlap vardı. Kendisi gök cisimlerini inceliyordu. Tabii, şimdi bazıları da onun sadece tespih tarafını alıyor; diğerleri de usturlap kısmını kabul ediyor. Oysaki onun tespihi ile usturlabı arasında ayrılmaz bir bütünlük vardı.
Öte yandan Osmanlılar ‘Biz iki anadan süt emdik: İbnü’l-Arabî ve Mevlâna’ demişlerdir. Bana göre iki zat sistem kurucudur.
Entelektüel bir hükümdar olan Fatih Sultan Mehmed de savaş için sefere giderken dahi atının terkisinde deri muhafaza içerisinde beş kitabı yanına alırdı. Onlardan bir tanesi Sadreddin Konevi’nin “Miftâhu’l-Gayb” adlı eseridir. Bugün bu eseri, bırakın herhangi bir siyasetçiyi, değme ilahiyatçı okumaz hatta anlamaz” diyor.
İSLAM, SADECE CEZA HUKUKUNA İNDİRGENDİ
İslam dünyasına dair peşin hükümlere temas eden Kılıç “Modern zamanlarda İslam, sadece ceza hukukuna indirgendi ve İslam dünyasının zihnî donuşunun sebebi de bu oldu. Hâlbuki Osmanlının ilk medresesi olan İznik Medreselerinin başmüderrisi olan Davudu’l-Kayseri, İbnü’l-Arabî’nin ‘Fusûsü’l-Hikem’ini şerh etmiştir.
Ancak şimdi bazı Müslümanlar hakkında ileri geri şeyler söylemektedir” şeklinde konuşuyor. Osmanlıda bilimin yerini değerlendiren ve bilimsel gerilemelerin sebeplerini anlatan Erol Kılıç şunları dile getiriyor: 17. yüzyıla kadar bütün dünyada geleneksel değerler sistemi vardı.
Osmanlı da bilimde ilerlemeleri destekleyen bir yapıdaydı. Ancak bir noktadan sonra bilim, gayri insani hâle gelince Osmanlı geri durdu. Gerilemenin sebeplerden biri buydu. Bunun yanında içsel sebepler de etkili oldu. Makas açıldıktan sonra özellikle 18. yüzyılın sonlarında Fransız devriminin tesiriyle pozitivizm ve rasyonalizm düşünceleri ülkemize girmeye başladı. Böylece ruh-beden ikiliği ortaya çıktı. Son yüz yıl bu materyalist ve pozitivist felsefenin zirve yaptığı bir dönem yaşandı.
MATERYALİZM ATERYALİZM ÇÖKÜYOR
Materyalizm ve pozitivizm bilimde çöküşüne şahit olduğumuzu savunan Kılıç “Post modern dönemde, maneviyat le bilim arasında açılan makasın daralacağı kanaatindeyim. Buna dar emareler Batılı bilim adamlarında görmekteyiz. Din ve bilim çatışması çok demode bir fikridir. O, 1940’larda kaldı. Artık bugün kuantum fiziği var, sicim teorisi var. Bunların hepsi Mevlâna’nın ve İbnü’l-Arabî’nin söylediği astrofizik gerçeklikler doğruluyor” diyor.