MURAT ÖZTEKİN’İN HABERİ – Hat sanatının zirve noktaya ulaştığı Osmanlıda özel yazı gelenekleri ortaya çıkmıştı. Peygamberimizin âdeta yazıyla tasvir edildiği “Hilye-i şerifler” de onlardan biriydi. Meşhur hilye formu, rivayete göre büyük sanatçı Hafız Osman tarafından 1600’lü yılların ikinci yarısında dizayn edildi. Zamanla geleneğe dönüşen hilyeler, asırlar boyunca yazılıp günümüze kadar ulaştı; birçok eser ortaya çıktı. Hazreti Peygamberin fiziki özelliklerinin anlatıldığı hilyeler, her eve asıldığı için hat sanatçıları tarafından en çok kaleme alınan İslami yazılardan oldu.
Yıldız Holding İslam Eserleri Koleksiyonu ise maziden bugüne Türkiye’nin önemli hilyelerini barındırıyor. Koleksiyondaki en eskisi 300 senelik hilye-i şerifler ise “Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfler” isimli kitapta toplanıyor. Eserde yer alan hilyelerin orijinalleri ise Yıldız Holding’in Çamlıca Kampüsü’nde sanatseverlere sunuluyor.
Yazar ve sanat danışmanı İbrahim Ethem Gören tarafından yayına hazırlanan kitapta 35 sanatçının kaleminden 47 hilye-i şerife yer alıyor. Hafız Osman, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Hasan Rıza Efendi, Bakkal Arif Efendi gibi Osmanlının büyük hat sanatçılarının eserlerinin yanı sıra; günümüz sanatçılarından Savaş Çevik, Hüseyin Öksüz, Fuat Başar, Süleyman Berk ve Ferhat Kurlu gibi isimlerin hilyeleri de okura sunuluyor. Kitapta hilye çeşitleri, hilyede öne çıkan renkler, zamana göre hilyelerdeki değişimler ve dünden bugüne üstadlar gibi farklı başlıkta mevzular işleniyor.
GELENEĞİN KÖKENLERİ
Sorularımızı cevaplayan İbrahim Ethem Gören “Peygamberimiz, kızı Hazreti Fâtıma’nın, bir daha yüzünü göremeyeceği endişesini dile getirmesi üzerine Hazreti Ali’ye ‘Hilyemi yaz; benden sonra onu gören, beni görmüş gibi olur’ buyurmuştur. Hilye geleneği buna dayanmaktadır. Hilye-i şerifler Peygamber Efendimizin hatırlanarak gönüllerin hoş edilmesine vesile olan hat yazılardır. Biz de inananların gönlünde hoş bir kapı aralanmasını niyaz ederek bu kitabı ve sergiyi ortaya çıkardık. Yıldız Holding’in koleksiyonundaki hilyelerden yola çıkılarak hazırlanan bu sergi ve kitaptaki en eski eser ise -aynı zamanda hilye formunu hat sanatına kazandıran- Hafız Osman’ın 1690-91 tarihli bir hilyesi. Ayrıca Osmanlı hattatlarıyla birlikte günümüz sanatçılarının çalışmalarına da yer veriyoruz” diyor.
Osmanlıda farklı hilye-i şeriflerin de yapıldığını söyleyen Gören “Malum, eskiden seyahatler aylarca sürüyordu. Bu esnada insanlar, Peygamber Efendimizin sevgisini taze tutabilmek için yanlarında hilye taşıyorlardı. Bu sebeple seyahat hilyeleri de yapılmıştı. Bunlar genelde üç parça hâlinde yapılıp deri içinde katlanarak taşınıyordu” diye konuşuyor.
Sanatta hilye geleneğinin devam ettiğini kaydeden Gören “Günümüz sanatçıları klasiğe bağlı kalarak, hilye formunda yeni düzenlemeler yapabilirler. Nitekim yeni arayışlar da görüyoruz. Hilye formu elbette geliştirilebilir” şeklinde konuşuyor.
PORTRE DEĞİL, HİLYE!
Eserde ve sergide yazıları bulunan isimlerden hat sanatçısı Savaş Çevik ise “Batılı ressamlar, Hazreti İsa’nın portrelerini farklı farklı yaptılar ve şimdi görenlerin kafaları karışıyor. Oysa ki İslam dünyasında Hilye-i şerif geleneği vardır. Hilyeler âdeta Peygamberimizin soyut portresi gibi olmuşlardır. Hilye, hat sanatında belki de en önemli formdur. Ben de bu sergide 41 sene evvel sipariş üzerine yazdığım hilye eserimi tekrar gördüm ve mutlu oldum. Güzel bir sergi ve kitap ortaya çıktı. Araştırmacılara da yol gösterecektir” diyor.
YÜKSEK MUHABBET
Hat sanatçısı Ferhat Kurlu da “İslam’da porte hoş görülmediği için hilye-i şerif âdeta Peygamberimizi resmeden levhalar olmuş. Türk milletinin Hazreti Peygambere olan yüksek muhabbeti, hat sanatına hilye-i şerif olarak yansımış. Osmanlıda doğan bu yazı çeşidi Arap coğrafyasına da yayılmaya başladı. Hilye eskiden olduğu gibi günümüzde de en çok yazılan levhadır. Ben de sanat hayat boyunca 300 civarında hilye kaleme aldım” diye konuşuyor.