KORAY ERDOĞAN’IN HABERİ – Kazılar, 1980’lerin başında Bedri Yaman’ın liderliğinde başlamış ve o günden bu yana bölgedeki insan aktiviteleri, ölü gömme gelenekleri ve şiddetli çatışmalara dair çarpıcı bilgiler ortaya çıkarıyor.
İZNİK ROMA TİYATROSU BİRÇOK AMAÇLA KULLANILMIŞ
Başlangıçta bir Roma dönemi eğlence noktası olarak düşünülen İznik Roma tiyatrosunda yapılan kazılar, birkaç yüzyıla ait çok sayıda insan kalıntısını ortaya çıkardı.
Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, bu alanın Roma tiyatrosundan mezarlığa ve sonra bir askerî üsse dönüşmesinin, bölgedeki kültürel dinamiklerin değişimini yansıttığını belirtiyor. Yetişkinler, çocuklar ve savaşçılara ait binlerce kalıntı, dönemin sosyal ve askerî hayatına dair önemli veriler sunuyor.
Kemikler, birçok kişinin özellikle kafatası ve yüzünde kılıç veya mızrak yaraları almasıyla birlikte şiddetli çatışmanın rahatsız edici belirtilerini ortaya koyuyor. Bazı kalıntılar, birçok ferdin savaşta veya yüksek statülü askeri rollerde yer almış olabileceğini ve potansiyel olarak Haçlı ordusuyla bağlantılı olabileceğini düşündüren ceza belirtileri gösteriyor.
İşkenceye dair birçok işaret arasında, kafataslarındaki ve kasık bölgelerindeki deliklerden (kazığa oturtma), kurbanların kafalarının büyük ihtimalle vücutlarından koparıldığı, bir mızrağa geçirildiği ve duvarlardan aşağı atıldığı anlaşılıyor. Bu, Orta Çağ çizimlerinde tasvir edilen ve o dönem için normal karşılanan bir infaz yöntemiydi.
Ayrıca, çarmıha germe gibi işkence yöntemleri, el ve ayak kemiklerinde bulunan çivi izlerinden açıkça anlaşılabiliyor.
İznik kazıları hakkında Türkiye Today’e konuşan Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal
HAÇLILARIN İZNİK’TEKİ YAMYAMLIK İZLERİ TARİHİ KAYNAKLARI İSPATLADI
İznik’teki kazılarda en rahatsız edici bulgulardan biri, I. Haçlı Seferi sırasında yamyamlık pratiğine dair kanıtların ortaya çıkması oldu. Profesör Erdal, Haçlı ordusunun Nicaea Kuşatması sırasında yiyecek ve su kaynaklarından mahrum kaldıkları için insan eti yemeye başladıklarını, bunun da tarihi kaynaklarla doğrulanan bir gerçek olduğunu belirtiyor.
1083 – 1153 yılları arasında yaşamış Anna Komnena, “Alexiad” adlı eserinin 10. bölümünde, Haçlılarla ilgili şöyle diyor: “….ana kucağındaki süt bebeklerini ya sakat ettiler ya da şişlere takıp ateşte kızarttılar…“
“TÜRK CESETLERİNİ ALIN PİŞİRİLİP TUZLANIRSA ÇOK LEZZETLİ OLACAKTIR”
Fransız tarihçi Frantz Funck Brentano’nun yazdığı “Haçlı Seferleri” adlı eser, Haçlıların vahşetini çarpıcı bir şekilde anlatan metinlere yer veriyor. Kitapta, Haçlıların öldürdükleri Türk çocuklarını pişirip yedikleri gibi korkunç eylemler detaylı şekilde aktarılıyor.
Brentano, Fransızların ulusal destanı olarak kabul ettikleri “Chanson d’Antioche”den, dehşet verici bir şekilde şu satırları alıntı yapıyor: “Haçlılar, Müslümanların cesetlerinin derilerini yüzüp, iç organlarını çıkardıktan sonra, etlerini pişirip yiyorlardı. Bir gün Haşmetmeap Pierre L’Ermite çadırının önünde duruyordu. Tafur Kralı, adamlarıyla birlikte oraya gelmişti. Çoğu, açlıktan ölüyorlardı. Kral, ‘Kutsal merhametinizden ötürü bize tavsiyelerde bulununuz. Çünkü açlıktan ölüyoruz’ diyerek yardım istedi. Pierre L’Ermite, ‘Bu, korkaklığınızdandır,’ diye cevapladı. ‘Şu etrafa atılmış ölü Türk cesetlerini alın; pişirilip tuzlanırsa çok lezzetli olacaktır.’ Tafur Kralı, ‘Gerçekten de doğru söylüyorsunuz, Ya Hasmetmeap,’ dedi. Bunun üzerine Haçlı askerleri çadırlarından çıkıp, Türklerin derilerini yüzdüler, iç organlarını çıkardılar. Etlerini kaynatarak pişirdiler ve sonra yediler. Bu korkunç durumu gören Türklerden, gözlerinden yaş akmayan tek bir kişi bile yoktu. Askerler birbirine, ‘Yağlı Salı Karnavalı’nın son günü geldi. Bu Türk eti, yağlı jambon ve füme domuz etinden çok daha lezzetli,’ diyerek şakalaşıyorlardı. Eğer etrafta derisi yüzülecek bir Müslüman cesedi kalmazsa, mezarlıklara gidilir, cesetler çıkarılır, hepsi bir araya getirilir, kemikler ayrılır ve rüzgarda kurutulup yenmeye hazırlanırdı.”
Ayrıca Abbasi kaynaklarına göre ve Arapların neredeyse tüm destanlarında, Franklar sürekli olarak insan yiyenler olarak tasvir ediliyor.
İznik’te bulunan kemiklerde, özellikle ön kol kemiklerinde ve kaval kemiklerinde kesik izleri ve kemiklerin üzerindeki etlerin yendikten sonra iliklerinin hayvanlar tarafından ısırıldığına dair ısırık izleri, bu kişilerin yamyamlık pratiğine tabi tutulmuş olabileceğine işaret ediyor.
GENETİK BAĞLANTILAR VE TARİHİ ÖNEM
Kazılar, bölgedeki genetik çeşitliliği de ortaya koyuyor. Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, İznik’teki iskeletlerin genetik analizlerinin, Anadolu, Kafkasya ve Avrupa’dan gelen popülasyonların karışımını gösterdiğini söylüyor.
Bu durum, özellikle Haçlı ordusunun Bizans ve Avrupa kuvvetleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. İznik’in stratejik önemi, Haçlı Seferleri sırasında hem askeri hem de dini açıdan büyük rol oynamasıydı.
Erdal, TÜBİTAK destekleriyle ulaştıkları bu bulguların, Haçlı Seferleri’ni ve bu dönemin insanlık tarihine etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olacak kritik veriler sunduğunu belirtiyor.
Yamyamlık gibi uygulamalar, savaşın acımasız tarafının bir sonucu olarak, o dönemin gerçeklerini anlamamızı sağlıyor. İznik’teki bu keşiflerse tarihin yeniden yorumlanmasına imkan tanıyan önemli bir pencere açıyor.
İşte İznik’te Haçlı vahşetine maruz kalan Müslüman Türklerin kalıntıları:
Haçlı Seferlerinde yamyamlık ve işkenceye maruz kalan Müslüman Türklerin İznik’te bulunan kemikleri
Haçlı Seferlerinde yamyamlık ve işkenceye maruz kalan Müslüman Türklerin İznik’te bulunan kemikleri
Haçlı Seferlerinde yamyamlık ve işkenceye maruz kalan Müslüman Türklerin İznik’te bulunan kemikleri